6 dakika okuma süresi (1234 kelime)

Deprem - Konut - Devletin Kusursuz Sorumluluğu

makale_guncel_2

Deprem felaketlerinde ilk akla gelen olgulardan biri de yıkılan konutların sorumlularının hesap vermesidir. Bu noktada hukuk sistemimize büyük ölçekte bakarak bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

Anayasamızın 57. Maddesi;

“B. Konut hakkı

Madde 57 – Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler.”

Şeklinde temel bir hüküm kurularak, Devletin, şehirlerin özelliklerine ve çevre şartlarına göre, planlama yapmak suretiyle konut ihtiyacının karşılanmasına yönelik tedbirlerin alınmasından sorumlu olduğu vurgulanmıştır.

Bu noktada, Devlet anayasal bir sorumluluk gereği, kendi organları eli ile şehirleri planlamak ve vatandaşların konut ihtiyacını karşılamak ile yükümlüdür.

Planlama kavramı, topoğrafyanın üst ve alt ölçekli planlarının oluşturulması ve onaylanması temel sürecini kapsamaktadır. Bir bölgenin uygulama imar planının hazırlanması ve onaylanarak yürürlüğe sokulması ile de o bölgenin konut planlaması hayata geçirilmiş olmaktadır.

Görüleceği üzere, bir bölgenin uygulama imar planları, planlama yetkisine haiz ilgili idarelerce hazırlanarak yürürlüğe sokulmaktadır.

Bu planların hazırlanmasında Devletin temel yükümlülüğü, plan bölgesi dahilinde yurttaşların konut ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra o bölgedeki sosyal, ekonomik ve toplumsal yaşam koşullarının da sağlanacağı donatı alanlarının oluşturulmasıdır.

Bu planlama alanlarının oluşturulması ve planlamaya göre imar uygulamalarının yapılması ise yine yasa ve yönetmelik hükümlerine göre olacağından, üretilen arazilerin teknik ve hukuki sorumluluğu da, devlet ve devlet adına bu işi yerine getiren ilgili idarelerinde olacaktır.

Doğal olarak anayasamızın 57. Maddesi hükmü doğrultusunda, konut ihtiyacının karşılanacağı planlamaların yapılması, bu noktadaki yasa ve yönetmelik hükümlerinin usulünce işletilmesi, onaylanan planların imar uygulamalarının yapılması, bu noktadaki yasa ve yönetmelik hükümlerinin usulünce işletilmesi süreçlerinde devletin sorumluluğunun da olacağının kabulü gerekir.

Vatandaşların, üretilen bu araziler veya kendi arazileri üzerine inşa edecekleri yapılar içinde devlet, kural ve kaideleri, çıkardığı yasa ve yönetmelikler çerçevesinde düzenlemiştir. Doğal olarak yapılacak yapıların denetlenmesi ve kontrolü de yine devlet adına devletin tanımladığı organlar eliyle yürütülecektir.

Bir yapının yapım süreci Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde tanımlanmıştır. Yönetmeliğin 57. Maddesi ile Yapı Projeleri anlatılmış ve mühendislik disiplinlerinin yapı imalatlarında ki yetki ve sorumlulukları tariflendirilmiştir. Aynı şekilde Yapı Ruhsatı veremeye yetkili idarelerinde süreç içerisindeki rolleri ile yetki ve sorumlulukları tariflendirilmiştir.

Mevzuatımız gereği yapı tasarım ve imalat süreci boyunca da denetim ve kontrol yetkileri Yapı Denetimi Hakkındaki Kanun ve Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği kapsamında işletilmektedir.

Yapı Denetimi Hakkındaki Kanunun 1. Maddesi;

“Madde 1 – Bu Kanunun amacı; can ve mal güvenliğini teminen, imar plânına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun kaliteli yapı yapılması için proje ve yapı denetimini sağlamak ve yapı denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.”

Şeklinde düzenlenmiştir. Bu noktada Yapı Denetim kuruluşları, yapı süreci boyunca yani proje tasarımından imalatın sonuçlandırılmasına kadar geçen zaman zarfında, ortaya konacak yapıların proje ve imalat süreçlerinin denetim ve kontrolünden ilgili idareye karşı sorumludurlar. İlgili idarelerin ise bu denetimleri kontrol etmek gibi bir yükümlülükleri bulunmaktadır ki bu yükümlülük ilgili idarelerce devletim sorumluluğu ilkesi gereği oluşan bir yükümlülüktür.

Yapının tamamlanmasına müteakip yani yapının fen ve sağlık kuralların uygun olduğunu, ruhsat eki projelerine uygun olarak tamamlandığını gösteren, yapının kullanımına izin veren, Yapı Kullanma İzin Belgesi ilgili idaresince düzenlenmek suretiyle yapı, imar kanununda öngörüldüğü şekli ile binaya dönüştürülür.

Bu noktada, yapıya Yapı Kullanma İzin Belgesinin düzenlenmiş olmasının hukuksal değeri ise yapının ruhsat eki projeleri ile yapı standartlarına uygun bir şekilde yapılmış olduğunun kabulüdür. Bu kabul aynı zamanda ilgili idaresi ile Yapı Denetim kuruluşuna ve yapıyla ilintili mühendislik disiplinlerine, bu yapının yasa ve yönetmeliklerde tanımlanan usül ve esaslar çerçevesinde uygun olduğuna dair bir yükümlülük te yüklemektedir.

Doğal olarak bu belgeye sahip bir yapı, artık devletin tüm denetim ve kontrol süreçlerinden geçmiş ve üzerinde bağımsız bölüm bazında mülkiyetin kurgulanabileceği hale getirilmiş demektir.

Tapu sicilinde arazi olarak tescilli bulunan bir taşınmazın içerisine, yukarıda bahsedildiği şekilde bir binanın oluşturulması sonrası binanın tapu siciline tescil edilmesi ve sonrasında Kat Mülkiyeti yasası ile bağımsız bölümlerin (konutların) müstakil mülkiyete dönüştürülmesi işi yine devletin sorumluluğu altında yapılması gereken bir iş adımıdır.

4327 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1007. maddesinde:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.

Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.”

Şeklinde kurulan hükmünü, sicilin tüm alt iş ve işlemler ile bu iş ve işlemlerde üretilen bilgi ve belgeler dayanağında kusursuz ve hatasız bir biçimde oluşturulması gerektiği değerlendirilmelidir.

Nitekim bu değerlendirme Yargıtay’ın yerleşik kararlarında;

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2009/4-383 Esas 2009/517 Karar sayılı ilamı:

“… Tapu işlemleri kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir.

Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeli ne dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür…”

Şeklinde kendisini göstermektedir.

Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği ve Yapı Denetimi Hakkında Kanun gereği;

Yıkılan yapıların yapı projelerine ve yapı denetim mevzuatına aykırı bir imalat ile yapılmış olması, sadece imar mevzuatı gereği bir cezai yaptırım ile kısıtlı kalmaması gerektiğini göstermektedir. 

Yapı Projelerine ve yapı denetim mevzuatına uygun yapılmayan yapıların proje müellifleri, yapı denetim görevlileri, ilgili idare görevlileri, her şeyden önce, cins değişikliği, kat irtifakı ya da kat mülkiyeti ile tapu siciline tescil edilmiş bir mülkiyet hakkı ile ilintili olarak tapu sicilinin tutulmasından doğan bir zarara da yol açtıklarını, yani tapu sicilinin kusurlu olarak oluşmasına sebep olduklarını öngörmeli ve burada devletin kusursuz sorumlu olduğunu ve bu sorumluluğu da ilgililerine rücu etmesi gerektiğini değerlendirmemiz gerekir. 

Neticede kişi, taşınmazı (bağımsız bölümü) devlete güvenerek almıştır, tapu siciline tescili sağlanan bu kaydın dayanağı olan tüm iş ve işlemler ile bunlara dayanak olan belgelerin, mevzuatın öngördüğü tüm yapım ve denetim kurallarının işletilmesi ile üretildiğini düşünmüştür. Bu anlamda; tapu siciline yapılan bu kaydın, tüm alt iş ve işlemler sırasında mevzuatın öngördüğü şekilde yerine getirilmemiş olması, sicilinde yanlış tutulmuş olması sonucunu önümüze koyacağından, ilgililerinin diğer kusurlarının yanında burada tanımlanan kusurlarının da varlığı tartışılmalıdır.           

Bu noktada, yıkılan konutların sorumlularının, sicillerin doğru ve kusursuz bir biçimde oluşturulması ilkesini de ihlal etmiş olacaklarından Medeni Kanun’un 1007. Maddesi kapsamında da kusurlu olduklarının kabulü gerekmektedir.

İlgililerince yukarıda tanımlanan değerlendirmeler kapsamında tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemelerinde, devlete güvenerek ve sicilin hatasız ve kusursuz bir biçimde oluşturulduğu inancıyla elde edilen konutlar için, deprem öncesi rayiç değer üzerinden tazminat davalarının açılmasında hukuki yarar olduğu değerlendirilmektedir.

NOT :

Anayasa Mahkemesi 25.12.2008 tarih ve 2006/140 E. , 2008/185 K. sayılı kararı ile; "..."İdare", Anayasa'nın "Cumhuriyetin Temel Organları" başlıklı Üçüncü Kısmının "Yürütme" başlıklı İkinci Bölümünde yer almaktadır. "İdarenin esasları" ve "İdarenin Kuruluşu" bu bölümde düzenlenmiştir. Anayasa'nın 123, 126 ve 127. maddelerinde Türkiye Cumhuriyeti'nin idari yapılanmasına ilişkin temel kurallar yer almıştır.

Anayasa'nın 123. maddesinde, "İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur" denilmiştir.

İdarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ilkesiyle Türkiye Cumhuriyeti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün de bir sonucu olarak, idarenin yerine getirdiği çeşitli görevlerle bu görevleri yerine getiren kurumlar arasında birlik sağlanması ve idari yapı içinde yer alan kurumların bir bütünlük içerisinde çalışması öngörülmüştür.

Anayasa'nın 126. maddesinde "Merkezi İdare", 127. maddesinde de "Mahalli İdareler" düzenlenmiş ve bunlara ilişkin esaslar belirlenmiştir. Hizmet yerinden yönetim kuruluşlarının ise bir kısmı Anayasa'da öngörülmüş, bir kısmı da Anayasa'nın 123. maddesi uyarınca kanunla kurulmuştur. Anayasa'da öngörülen "İdare", sadece merkezi idareyi ve onun taşradaki uzantılarını ifade etmemekte, yerel yerinden yönetim kuruluşları ile hizmet yerinden yönetim kuruluşlarını da kapsamaktadır...'' şeklinde hüküm vermiştir.

Bu hüküm ile devletin tekil bir yapıda tavır alması beklendiğinde sorumlulukların tespitinde de TMK 1007 kapsamına tüm devlet organlarının dahil olması gerekir.

×
Haberdar Olun

Bloga abone olduğunuzda, sitede yeni güncellemeler olduğunda onları kaçırmamanız için size bir e-posta göndereceğiz.

Damga Vergisinde Sorumluluklar
Depremde Yıkılan Yapılar ve Devletin Kusursuz Soru...